Bu durumda ya varlık yapılarına ve nakit akışlarına uymayan yükümlülüğe sahip oluyorlar ya da varlık dağılımları aldıkları riske göre dengeli olmamaktadır. Her iki durum da uzun süre sürdürülebilir olmadığı için sonu hüsranla bitmektedir. Bu yazıda firmaların genellikle gözden kaçırdığı ancak tüm faaliyetlerinden elde ettikleri karı bir anda para piyasalarındaki spekülasyonlar nedeniyle oluşan hareketlere kaptırmalarına sebep olan sinsi düşmanları kur riskini anlatmaya çalışacağım.
Kur riski; Dövizdeki oynaklığın firmaların varlık ve yükümlülüklerindeki yol açtığı değişimin farkını anlatır. Kur değer değişimi olduğunda şirket varlık ve yükümlülüklerinin değerlerinde de değişim gerçekleşir. Firmalar ihtimal dahilinde olan bu değişiklikleri hesaplayarak tedbir almadıkları takdirde altından kalkamayacak sorunlarla karşılaşabilmektedirler.
Şimdi konuyu örneklerle açıklamaya çalışalım;
Şirketimizin $1000000 mevduatı olsun. Dolar değer kaybettikçe mevduatımızın da değeri düşecektir. Demek ki USD sahibi olmak da kur riski almak demektir. Bunun tersine bir durumda firmamızın $1000000 kredisi olsun kur yükseldikçe kredi borcumuz da artmaya başlayacaktır.
Bazen firmalarımız aldıkları kur riskinin farkına da varamayabilmektedirler. Örneğin döviz fiyatıyla fiyatlanan ürünleri stoğunda tutanlar, döviz varlığı veya kredi yükümlülüğü olmasa da kur riski almaktadırlar. Döviz değer kaybettikçe dövize endeksli stokların da değeri azalmaktadır.
Bu durumda kur riskinden firmalarımızın korunması için nelere dikkat etmesi gerektiğine baktığımızda şu denklemi herkesin çok yakından takip etmesinin ilerde ciddi sorunların doğmasını engelleyeceğini görmekteyiz.
Döviz cinsi varlıklar (mevduat+dövize endeksli stok+dövize endeksli menkul kıymet) = döviz cinsi yükümlülükler (döviz cinsi krediler)
Yukarıdaki eşitliği sağladığımız takdirde firmamızı kurlarda meydana gelecek oynaklığa karşı korumuş oluruz.
Örneğin;$1000000 karşılığı stoğu olan firma (stok usd ile fiyatlanıyor) $1000000 kredi kullanmışsa kurdaki %10 düşüş stokların TL karşılığını %10 düşürürken aynı zamanda yükümlülüklerin de değerini %10 düşürmektedir. Dolayısıyla varlık değer azalışı borçların TL karşılığının azalmasıyla karşılanmaktadır. Böylece firmanın zarar görmesi engellenmektedir.
Döviz cinsi varlık ve yükümlülüklerde denge sağlanarak kur riskiyle bir yere kadar mücadele edilebilmektedir ancak maalesef bu yeterli değildir. Bazen finansal ürünlerin de (Futures, VOB, swap, options vb) kullanılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Konuyu hem ithalat girdi kullanan hem de ihracat yapan açısından irdeleyelim;
Çin’den 1 ay sonra elimize geçecek bir ürünü $1000000 peşin ödemeyle satın aldık. Kur, doları transfer ettiğimizde 1.58 olsun. Ürünün fiyatı da 1 USD olsun. 1 ay sonra ürün elimize geçtiğinde $/TL kuru 1.20’ye düşmüş olsun. Bize ürünün maliyeti 1.58 TL (1 USD karşılığı) ve piyasaya bu değerin altından satamayacağımıza göre stok elimizde patlamış olmaktadır. Bu durumda zararına satış söz konusu olacak ve 1.58 TL’den alınan ürün 1.20 TL’den satılmak durumunda kalınabilecektir. Dolar bazında bakanlar benim zararım yok diyebilir ama durum aslında ortadadır. Varlıklar değer yitirmiştir.
Şimdi yine Çin’den aynı malı döviz kurunun düşüş trendinde olduğunu görerek 2 ay akreditifli olarak alalım ürün bize geldikten 1 ay sonra bedeli ödenecektir. Bu arada ürünün stokta kalma ortalama süresi 1 ay olsun. Bu durumda malı sattığımızda ürünün borcunun ödenmesi için gereken USD alınacağından kur ne olursa olsun (düşse de çıksa da) zarar söz konusu olmayacaktır.
Görüldüğü gibi aynı iş için ödeme vadesi kur riskini ortadan kaldırdığı gibi firmanın kredi ihtiyacı bile kalmamıştır.
İhracatçı açısından da durum bundan farklı değildir. İhraç edilen ürüne verilen fiyatın fiyat verildiğindeki gündeki kuru ile ihraç bedelinin geldiği gün kuru arasında farklılık varsa ve tahsilat günü döviz düşmüşse firma zarar etmektedir. Oysa satış kesinleştiğinde bedeli gelmeden Vadeli işlemler ve opsiyon borsasında gelecek bedel kadar ($1000 usd ve katları) kontrat satsaydı bedel geldiğinde düşen kurdan etkilenmemiş olacaktı. Bu işlemlere literatürde “hedging” denilmektedir.
Kur riski denen sinsi düşmanınızı yenmek sizin elinizdedir. Bu durumda hem daha istikrarlı bir büyüme trendi yakalama şansınız artar hem de gereksiz yere kur farkı gelir artışından vergi ödemek zorunda kalmazsınız.