Sadece ülkemizde değil, dünyada da şirketlerin %80’i aile şirketi. Sadece küçük şirketler değil, dünyanın en büyük 500 şirketinin %40’ı da aile şirketi. Ancak, aile şirketlerinin %70’i ikinci kuşağa geçemiyor, geçenlerin de %50’si üçüncü kuşağa aktarılamıyor. Tipik bir aile şirketinin ömrü ise 24 seneyle sınırlı.
Aile şirketlerinin belki de en güçlü yönleri hızlı karar verebilme ve büyüme yetenekleri: çünkü paylaşılan ortak geçmiş, değer yargıları, karşılıklı güven ve etkin iletişim, karar almada ve uygulamada süratli olmayı sağlayabiliyor.
Ancak nesiller ilerledikçe ve aileler büyüdükçe iş ve aile rollerinin birbirine karışması, işle ilgili konuların aile ilişkilerini zedelemesi, paylaşım esaslarının belirsizliği, duygu ile mantığın karıştırılması aile şirketlerinin sonunu hazırlıyor.
Şirketlerinin nesiller boyu gelişmesini sağlayan ailelerin ortak özellikleri var: Aile, ortaklık ve işin yönetimi ile ilgili konuları birbirinden ayırabilmeleri ve bunlardan her birinin çözümü için ayrı mekanizmalar oluşturmaları.
Ailenin iş ile ilgili konuları ciddi ve profesyonel bir şekilde ele almasını sağlayamak için bağımsız üyelerin çoğunlukta olduğu etkin bir şirket yönetim kurulu oluşturulması şirketin kurumsallaşmasını sağlıyor. Yönetim Kurullarına seçilen üyelerin nitelikleri ve bağımsızlıkları şirketlerin başarısını doğrudan etkiliyor. Bağımsız Üyeler doğal olarak şirketin çıkarlarını bireysel çıkarların üstünde tutabilme ve kararlarda tarafsız olma avantajına sahiptir.
Ailenin iş ile beklentilerinin paylaşıldığı ve kararlaştırıldığı bir aile konseyi oluşturulması; ailenin vizyon, misyonun ve değerlerinin açıkca yer aldığı bir aile anayasasının hazırlanması; ve aile içi iletişim, bireyler için gelişim ve nesiller arası devir planlarının hazırlanması önemli faydalar sağlıyor.
Genellikle, aile şirketlerinde liderler, değişimi kendileri için bir tehdit unsuru olarak görme eğilimleri nedeniyle, liderlik değişim sürecini yönetmek yerine ertelemeyi tercih ediyorlar. Özellikle, liderliğini üstlendiği kurumla kendini özdeşleştiren ve hayatının başka boyutlarını kısıtlayanlar hem kendilerine, hem de kuruma zarar verdiklerinin farkına bile varmakta güçlük çekiyorlar.
Birçok aile şirketinde hayatı boyunca işten daha önemli bir hobisi olmamış bir liderin zamanında işten ayrılmasını sağlamak için yeterince önceden başlayan yeni uğraş ve hobiler geliştirme sürecinin planlanması ve hayata geçirilmesi gerekir. Bu konuda yeterli bir hazırlık yapılmadığında, değişim sürecinin aksaması ve değişimden sonra bile yeni liderin eskinin gölgesinde kalması sonucuyla karşılaşılabilinir.
Liderlik değişim sürecinin sadece liderin yerine kimin, ne zaman geleceğini belirlemek olarak görmek konuyu aşırı basitleştirmek olur. Bu süreci iyi yönetmek için sadece yeninin seçimini değil, aynı zamanda mevcut liderin, yönetim takımının, karar vericilerin, ve çevrenin de değişim sürecine hazırlanmasını sağlamak gerekiyor.
Lider adaylarının kurumun geleceği için yeterli fikri hazırlık yapmasına fırsat verecek bir dönem geçirmesini sağlamak, geçiş sürecinin etkinliğini sağlıyor.
Dolayısıyla, onların da değişim sürecine hazırlanmaları için yoğun bir eğitim ve iletişim programına ihtiyaç vardır. Aile şirketlerinde yeni lider seçildikten sonra diğer aile üyelerinin ortaklıktan kaynaklanan haklarının korunabilmesi için gerekli düzenlemelerin önceden yapılması gereklidir. Şirketin bir kısmının halka açılması bu konuda sağlam bir güvence olabilir. Ayrıca, şirkette birden fazla aile üyesinin etkin olarak görev yapması yüksek düzeyde bir olgunluk seviyesi gerektirir.
Ülkemizin üretim potansiyelinin ve istihdamının çoğunu gerçekleştiren aile şirketlerinin etkin yönetimi ve gelecek planlaması toplumsal refah artışına da katkıda bulunacaktır.
Dolayısı ile aile şirketlerini yönetenlerin sorumlulukları sadece bugünü yönetmek değil, aynı zamanda geleceği de planlamaktır. Asıl başarı büyük güçlüklerle kurulan ve geliştirilen aile şirketlerinin sürekliliğini sağlamaktır.
Dr. Yılmaz Argüden