Türkiye piyasalarının küresel dalgaya her zaman açık olduğunu söyleyen AZ Notus Portföy Genel Müdürü Murat Sağman, “Fed büyük sınav. Fed faiz artırımını başlamadan önce Türkiye’nin siyasi istikrar çıpasını hazır etmesi lazım” dedi. Geçmiş yıllarda Türkiye’nin cazibe merkezi olmasında 6 temel faktörün rol oynadığını bugün gelinen noktada bu çıpaların yarı yarıya azaldığına işaret eden Sağman, “İçeride belirsizlik çözülmeden kurun kalıcı olarak 2.80-2.85 bandının altına inmesini beklemiyorum” öngörüsünü paylaştı.
Türkiye piyasaları içeride siyaset ve terör, dışarıda Çin ve Fed kaynaklı gelişmelerle çalkalanırken Murat Sağman ile uzun zamandan beri işaret ettiği ‘Çin eski Çin değil’ yorumundan başlayarak küresel piyasaları ve içerideki gelişmeleri konuştuk.
AZ Notus Portföy Genel Müdürü Murat Sağman, son 13 yılda Türkiye’nin 6 çıpası olduğunu bugün bakıldığında bu çıpaların yarısının geçerliliğini yitirdiğini belirtti. Sağman, Türkiye’nin 6 çıpasını da global likidite, siyasi istikrar, mali disiplin, kredi notu, yüksek büyüme ve düşen enflasyon olarak sıraladı.
Murat Sağman, global likidite de adresler değişse de hala dünya piyasalarında likiditenin canlı olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Mali disiplin çıpasında da sorun yok. Ama iş siyasi istikrara gelince piyasaların ilk defa yaşadığı bir gelişmeyi fiyatladığını görüyoruz. Türkiye’de 1946 yılından beri 13 koalisyon yapıldı, ilk defa bir seçimin ardından hükümet çıkmadı. Hiç yaşamadığımız bir dönemden geçiyoruz. Önümüzdeki dönemde iki kredi derecelendirme şirketi not ve görünüm kararını açıklayacak. Fitch’in not kararında pas geçerek görünümde en fazla ‘durağan’ kararını ‘negatif’e çevirmesini beklerim. Ama 4 Aralık’ta eğer siyasi tansiyon sürerse Moody’s not indirebilir. Eğer not indirimi kararı verilirse de bir çıpamız daha yok oldu demektir. Yüksek büyüme patikasından uzaklaştık. Düşen enflasyon kalmadı ama Çin’in emtialara olan etkisini izlemek gerekir.”
Büyük koalisyon hayali büyük hayal kırıklığı oldu
Türkiye’nin ‘6 artı’sında piyasalar açısından en önemli kalemin ‘siyasi istikrar’ olduğunu ve bu cephede olan her iyileşmenin ekonomik çıpalara da pozitif etki edeceğini hatırlayan Sağman, “Çıpalarda şimdi yüzde 50-50’ye geldik. Piyasaların ‘büyük koalisyon’ beklentisi ‘büyük hayal kırıklığı’ oldu” dedi.
Borsada ciddi düşüş yaşandığını, endeksin 65-70 bin arasına gerileyerek ucuzladığını ve sepet ülkelere göre TL varlıkların yüzde 25 daha iskontolu işlem gördüğünü belirten Sağman, “Çok ciddi düşüşlerde yabancılardan alım görüyoruz. Ama geldiğimiz noktadan bakınca kurda görülen tarihsel zirvelerle direnç seviyesi artık 3.0 TL. Destek ise 2.84-2.85 TL. Şimdi bir rahatlama dönemindeyiz gibi duruyor ama herhangi bir olumsuz haberde kuru 2.95-3.0 TL aralığında buluruz. 3.0 TL seviyesini kırarsa 3.20 TL’ye kadar gidebilir. Ama burada şirket ve vatandaşın eğilimine de bakmak lazım. İçeride belirsizlik çözülmeden kurun, kalıcı olarak 2.80-2.85 bandının altına inmesini beklemiyorum” diye konuştu.
Borsa İstanbul 100 Endeksi’nin ise ‘rahatlama olmadan’ 80 bin üzerini görmesini beklemeyen Murat Sağman, şöyle devam etti: “İşlerin daha da kötüye gitmesi gösterge tahvilde bileşik faizi yüzde 12’ye taşır. Burada kritik nokta seçimlerden sonra tablonun nasıl şekilleneceği. Siyasi istikrarın sağlanması Moody’s’in 4 Aralık’ta notu değiştirmeden bırakmasını da sağlar.”
Çin Borsası’nda yaşanan kayıpların acısı ileride çıkacak
Son 10 yılda dünya büyümesine ABD’nin katkısı yüzde 17, Çin’in katkısı ise yüzde 33 düzeyinde. Dünya petrolünün yüzde 15’ini, gazın yüzde 8’ini, bakırın yüzde 4’ün ve alüminyumun yüzde 50’sini tüketen Çin’in yavaşlaması dünya büyümesini ve enflasyonunu da düşürecek. Mayıs ayından bu yana piyasalarda bundan sonraki fırtınanın Çin’den çıkacağını ifade eden Murat Sağman’ın beklediği dalga geçtiğimiz günlerde vurdu. Çin başta olmak üzere dünya borsaları hızla düşerken gelişen ülke varlıklarından kaçış arttı.
Murat Sağman, dünya piyasalarının Mayıs 2013’ten beri Fed’in faiz artırımını konuştuğunu ve henüz Amerikan ekonomisinden gelen verilerin tüm taşların yerine oturduğunu göstermediğini hatta Fed’in hem faiz artırmak hem de pas geçmeye devam etmek için elinde geçerli sebepleri olduğunu anlattı. Sağman, Fed’in faiz artırma konusunda çekinik davranmak için elinde 4 sebebi olduğunu söylerken bunları, Çin etkisi, düşük enflasyon, yetersiz büyüme ve güçlü dolar olarak sıraladı.
“Fed’in faiz artırmamasının bir nedeni Çin olur” diyen Sağman, şu yorumu yaptı: “10 yıl önceki Çin ile bugünkü Çin arasında çok büyük fark var. Çin aşırı borçlanma seviyelerine geldi. 2007’de Çin’de toplam borç düzeyi 7 trilyon dolar seviyesinde bulunurken 2015’te 30 trilyon dolara çıktı ki GSMH’nın da yüzde 300’üne çıktı. Borçlanma artarken büyüme yavaşlıyor. Çin Borsası’nda yaşanan kayıpların acısı ise sonradan çıkacak.”
Euro, borçlanma parası haline geliyor
Çin nedeniyle borsaların hızla gerilediği günlerde euronun da değerlendiğini gördük. Murat Sağman, “Paradigma değişiyor” diyerek euronun son birkaç aydan beri faizlerin düşüklüğü nedeniyle borçlanma ve fonlama parası haline geldiğini söyledi. Sağman, “Piyasa iyiyse euro düşüyor, kötüyse yükseliyor. Euro faizinin en az 2 yıl daha sıfır seviyesinde kalacağını biliyoruz. ECB’nin bilançosu 2.5 trilyon euroya geldi ve gelecek senede 3 trilyon euronun üzerine çıkacak. Avrupa’daki parasal genişleme euroyu borçlanma parası olarak dolar ve yenin tahtına oturttu” dedi. Eurodaki paradigma değişikliğinin ise Avrupa ekonomisine yarar bir tarafı olmadığına da işaret eden Sağman, “Avrupa’da hala kredi talebi güven ve büyüme düşük. Gelecek aylarda Avrupa’da bir toparlanma göreceğiz” diye konuştu.
Fed’in faiz artırımında eylül için hala ‘bir ihtimal’ var
Fed faiz artırımı için istihdam ve enflasyona bakarken Sağman, istihdamda istediği yere gelen doların efendisinin elini düşük enflasyonun sıkıştırdığına işaret ederek “Fed’in en son yaptığı 3 faiz artırımında enflasyon yüzde 3 ve üzerindeymiş. Son 3 faiz artırımında büyüme yüzde 4 civarındaymış. Şimdi hem büyüme hem de enflasyon bu seviyelerin neredeyse yarısında. Güçlü dolar ABD ekonomisine, ABD’li şirketlere zarar verebilir. Amerikan şirketleri sınır ötesi işlerinden kar yazıyor. Euro karını dolara çevirdiğinde ise karı azalıyor” açıklamasını yaptı. Fed’in eylülde faiz artıracağını bekleyenlerin oranı yüzde 50’den yüzde 26’ya gerilerken, ekim ayı beklentileri yüzde 35, aralık ayı beklentileri ise yüzde 50 düzeyinde. Sağman, “Fed’in eylülde faiz artırımına gideceğine yönelik beklentiler zayıfl amışsa da hala ‘bir ihtimal’ var. Fed, faizini basın toplantısı olan bir FOMC ile artıracaktır. Dolayısıyla eylülün pas geçildiği bir ortamda ekimde böyle bir kararın çıkmasını zayıf buluyorum. Aralık ayı ise piyasada pozisyonların kapatıldığı ve tatil yoğun bir dönem. 2016 ise seçim yılı. ABD’nin seçim yılında faizleri artırmak için düğmeye basmakta hevesli olacağını düşünmüyorum. Üstelik Fed, o kadar piyasayı hazırladı ki artık artırmaması da kendisi için risk haline gelecek. Faiz artırım kararı vermese de bugün yüzde 0-0.25 düzeyindekiaralığını yüzde 0.25-0.50 aralığına çekebilir” değerlendirmesini yaptı. Fed 2015’i pas geçer ve 2016 seçim yılında çekimser davranırsa ne olacak dediğimizde ise Murat Sağman, “Fed’in 2016 yılı ikinci çeyreğinde faiz artırımı yüzde 75- 80 olasılıkla fiyatlanıyor. Üçüncü çeyreğe ilişkin beklentilerse yüzde 90’a kadar çıkıyor” bilgisini paylaştı.